Beden ve Akıl



    İsteklerimiz, beklentilerimiz, hiçbir zaman bitmez. Yaşadıkça ve bazı şeylere tanık oldukça daha iyisini daha güzelini istiyoruz. Aslında, isteklerimizin boyutu  bu şekilde gelişiyor, yani daha iyisini görerek ve onun daha iyisini hayal ederek hem imkansızlığa hem de olasılıksızlığa erişiyoruz. Aslında, içsel ve bireysel bir yolculuktur. Hayalimiz aklımızın oyunlarıyla bu şekilde gelişiyor. Belki de çoğumuz hayallerinde bir ömür boyu hapis  kalıyordur fakat hayallerine birer birer sahip olanlar da yok değil. Kafamızda kurduğumuz ve sadece kendimize ait olan güzelliğe inanıyoruz yoksa herkesin inandığı ve bildiği güzelliğin kurallarına mı güveniyoruz? Bunu bedenimiz sorgulamaz fakat hisseder, asıl sorgulayan aklımızdır. Akıl ve beden konusuna gelecek olursak; ya monizme inanarak onları tek bir parça olarak görürüz ya da düalizme inanarak iki farklı anlamın temsilcileri olduklarına inanırız. Descartes' a göre akıl ve beden birbirilerinden bağımsız iki farklı anlamdır ve kendisi bu yüzden düalizmi temsil eder fakat Spinoza'ya göre ikisi bir bütündür , asla birbirilerinden ayrı düşünülemezler ve aslında ona göre aklımız bedenimizdir. Monizm'in en iyi temsilcisi Spinoza'dır ve aynı zamanda özgürlüğün de temsilcisidir. Peki siz hangisine katılıyorsunuz?




Yorumlar

Popüler Yayınlar