KARŞILAŞMA


  rönesans tablo aÅŸk ile ilgili görsel sonucu


   Günümüzde güzel hatıraları aynı değerle anabilmek, ne soylu bir hareket. Aynı değerle hatırlayamamak bir soysuzluk değil, sadece yaşanılanları basitleştirmekten öteye gidemeyen, yaşanılanları hiçe saymaktır. Ah İnsanoğlu!  Yahu biz tam edepsiz nankörleriz ve bize en basit gelen şeyi yapıp hiçe saymayı tercih ederiz. Kurtarmak için hiç uğraşmadan, olanı olduğu gibi kabul edip içimizden konuşuruz, söyleyemediklerimizi içimizden söyleriz; öfkemizi belli etmeme çabası, tartışmama çabası, haklıyken haksız olma çabası, ne çok çabalarız yaşanılanları hiç etme arzusu uğruna…  Anton Çehov’un eseri Vişne Bahçesi’ni sabah vapurda okurken ufak bir hikaye, diyalog yazmak aklıma geldi. Şişhane’de bir galeride düzenlenen bir sergide Müjgan ile Selim seneler sonra karşılaşırlar, söylenen sözlerden farklı bir diyalog ve anlam çıkarken, aslında karşılıklı söylenemeyenlerden de farklı bir gelecek olasılığı vardı.
MÜJGAN
        (Sergi salonundan içeri girer ve karşısında Selim’i gördüğünde şaşkınlığını belli etmeden selam verir.)
  Merhaba Selim bu ne güzel bir tesadüf! Seni böyle günlerde görmeyeli uzun zaman olmuş.
SELİM
     (Elinde şarap kadehiyle, kahkahalar eşliğinde birileriyle konuşurken kapıdan içeri giren Müjgan’ı fark eder ve şaşkınlığını gizleyemez.)
  Evet, Fransa’dan iki ay önce döndüm ve artık burada yaşama kararı aldım. Seni gördüğüme çok sevindim.
MÜJGAN
       (Selim’in gözlerine anlamlı bakarken konuşmasına devam eder.)
  Fisun ve Kenan’dan haberlerini alıyordum, sanırım eşinden boşanmışsın. Senin için burada yeni düzen biraz zor olacak gibi duruyor. Belli bir yaştan sonra bir şeylere yeniden başlamak çok zor.
SELİM
      (Müjgan’ın kendi hayatıyla ilgilenmesi hoşuna gitmişti, dudağının kenarındaki anlamsız  tebessümle sohbetine devam eder.)
  Senin gibi eski dostlarımın yardımlarıyla yeniden düzenimi kurarım. Sormadım ama taşınmam için bana yardımcı olmak ister misin?
MÜJGAN
     (Onca zaman sonra ve olanlardan sonra Selim’in aniden böyle bir ricada bulunmasına samimiyetsiz bir üslupla karşılık vermek zorunda kalır.)
  Sana yardım etmek çok isterdim ama haftanın altı günü bir reklam ajansında çalışıyorum ama Fisun ile Kenan sana yardım edebilirler, onlara da sorabilirsin. Şimdi diğer arkadaşlarımın yanına gitmem lazım, daha onlara selam veremedim. Onlara çok ayıp oldu, bu arada tekrar hoş geldin…

   Yıllarca o kadar çok konuşulmamış detaylar ve o kadar sorgusuz kabul edilmiş konular vardı ki; bu konuşma o kadar zaman sonra sanki yabancı biriyle yeni tanışılmış durumundan öteye gidememişti. Müjgan’ın istediği belki Selim’e bir tokat atıp avazı çıktığı kadar haykırmaktı fakat üst kesimin bulunduğu bir sergide oradaki topluma uyumlu davranmak zorundaydı. Selim ise Müjgan'ı unutamadığı için eşinden boşanmıştı ve İstanbul'a dönme sebebi sadece buydu ama bunu ona orada söyleyemedi. Zorunluluklar, limitler, kurallar, aykırı ve kendin olamama durumları ne kadar da çok ince hesaplara yol açıyor… Duyguların dışa vurulmadan ifade edilememesinin en büyük nedeni toplumun aynası olma çabamızdan geliyor. İşte bu karşılaşma bir sokakta olsaydı, belki de konuşmanın gidişatı farklı yerlere gidecekti. Hikaye farklı bir ton kazanacaktı açık veya koyu ama yukardaki diyalog gibi gri olmayacaktı.

Yorumlar

Popüler Yayınlar