Film Analizi: The Lobster

the lobster ile ilgili görsel sonucu



    The Lobster, 2015 yılında gösterime giren distopik kara mizah filmi'dir. Filmin yönetmen koltuğunda ise yunan yönetmen Yorgos Lanthimos var. Bir dünya düşünün çift ve yalnız yaşayan iki ayrı grup insan. Çift olarak yaşamadığınızda, yalnız olarak hayatınızı devam ettirmek istediğiniz zaman, sizi istediğiniz hayvana dönüştürerek cezalandıran bir sistem. Diğer taraftan da eğer yalnız yaşamayı tercih edip birine aşık olursanız yine size fiziksek zararlar yaşatarak cazalandıran farklı bir otorite hayal edin. Her iki durumun sonunda da cezalandırılmanız kaçınılmaz. İnsan hayatının bir döneminde yalnız olmak ister, başka bir döneminde de bir partnerle yaşamayı tercih edebilir. Neden sistem bize hayatımızın her döneminde ve her konuda sadece bir şeyi tercih etmemize zorluyor? Her neyse...

    David karakterine hayat veren Colin Farrell, filmde önce çiftlerin grubundayken daha sonra da yalnızlar grubunun üyesi oluyor. İşin komik tarafı ise her iki grupta da  aykırı bir bireyi canlandırması filmin durağanlılığına biraz olsun hareket katmış. Filmi izlerken aklıma distopik kitapların esin kaynağı Yevgeni Zamyatin'in "Biz" adlı kitabı geldi. Tabii ikinci örnek ise George Orwell' in "1984" adlı kitabı. Hep ikililiklerin arasında kalıp bize birini seçmemiz zorlanan durumların içinde kalıyoruz. Bunu realiteye indirgersek de aynı durumları gündelik hayatın içinde de karşılaşabiliyoruz. Zaten her hayalin içinde bir gerçeklik, her gerçekliğin içinde de bir hayal vardır. Bu durumdan yola çıkarsak realitelerin distopik durumları beslediğini söyleyebiliriz. Ayrıca, ütopik durumların da distopyada gerçeğe dönüşebileceklerini düşünüyorum. Tüm zıtlıkların birbirilerini birleştirici güçleri vardır.

   The Lobster, aşk konusunu da çok saf bir şekilde işlemiş. Siz aşkınız için ne kadar ileri gidebilirdiniz? Kendinizden ne kadar ödün verirdiniz veya neleri kaybetmeyi göze alırdınız? Aşk, gerçekte çok çabuk elde ettiğimiz fakat elimizde fazla tutamadığımız bir duygu veya tutku'dur. Maalesef, son kullanma tarihi mevcut bir besin gibi, eğer zamanı geçerse küflenmeye fazlasıyla açık ama onu yaşarken de sanki kullanım süresi sonsuzmuş gibi tüketmemiz kaçınılmazdır. Konu aşk olunca, araya fikirlerimi eklememek olmazdı. Film, biraz durağan ama sabırla izlerseniz, size güzel şeyler sorgulatıyor ve hayatınıza yeni bir pencere kazandırıyor. Ne demek istediğimi anlamanız için sanırım izlemeniz gerekiyor.



Yorumlar

Popüler Yayınlar