Netflix’te “Aşk 101” için zil çaldı

   Son iki aydır Covid-19 yüzünden rahatlıkla evlerimizden dışarı çıkamıyoruz. Kimimiz evlerinin mutfağında farklı tadlar denerken, kimimiz kitap okuyup sanatsal uğraşlarla motivasyonlarını korumaya çalışıyor. Bazılarımız da yeni film ve dizileri takip ediyor. Uzun süredir yorum veya eleştiri yapacağım uygun bir dizi bulamadım. Açıkçası, tek düze ve klişe kokan projelerden sıkıldım. İlk sezonunu beğendiğim dizilerin çoğunun ikinci sezonları da benim beklentimi pek tatmin etmedi. Hele televizyondaki dizilerin çoğu farklı bir pazarın elinde olduğu için endüstriyelleşme batağının içinde debelenip duruyorlar. Kore yapımlarını ve Amerikan dizilerini baz almaktan kurtulamadık. Ayrıca yaşadığımız zor süreçten dolayı dizilerin yeni bölümlerini çekimi durduruldu. Bazı projelerde de oyuncular evlerinden kendilerini telefonlarının kamerasıyla çekip yeni bölümler halinde yayınlıyorlar. Sizce dizi de yeni bir sektör mü doğuyor? Neyse bu konu hakkında konuşulacak bir sürü şey var fakat hemen asıl konumuza hızlı bir virajla dönüyorum.
   
   Netflix’te yayınlanan Hakan Muhafız, Atiye, Rise of Empires: Ottoman projelerinden sonra dördüncü yapım olarak “Aşk 101” dizisinin gösterimi 24 Nisan’da yapıldı. Sekiz bölümden meydana gelen dizinin baş rolünde; Kubilay Aka, Alina Boz, Mert Yazıcıoğlu, Pınar Deniz, Kaan Urgancıoğlu, Bade İşçil, Tuba Ünsal, Selahattin Paşalı gibi isimler yer alıyor. Bir grup sorunlu ve dışlanmış gencin bir araya gelerek en sevdikleri öğretmenlerinin başka bir okula tayin çıkması sonucunda onun gitmemesi için bir çözüm üretirler. Gruptan biri süper bir ticaret zekasına sahip ama dolandırıcı, diğeri filozof fakat alkolik; gençlerden biri de kavgacı ve öfkeli, diğer öğrenci ise çizim yeteneğinin yanı sıra okulda sürekli ortalığı karıştıran ve bundan zevk alan bir kız. Beş gençten dördünün çeşitli problemleri olmasına rağmen aralarına sonradan katılan arkadaşlarını da kendilerine benzetirler ve hikåye bu şekilde başlar akar gider. 1998 yılında geçen bu dizide Ericsson markasının çıkardığı ilk telefonun dışında başka o döneme ait bir detay göremedim. Sanırım yakın geçmişe ait bir hikaye olduğudan doksanlı yıllardan ayrıntı pek fazla yoktu. 
    Okulun kötüsü olarak bilinen beş çocuğun üzerinden iyilik ve kötülük gibi basit iki kavramı anlatmışlar. Dizinin akıcılığı ve izleyiciye iletmek istedikleri mesaj güzel diyebiliriz. Zaten akıcı olmasaydı sekiz bölümü bir günde bitirip eleştiremezdim. Diğer taraftan; "Ufak Tefek Cinayetler" dizisinde kadınların birbirilerinin kafasına vazo attıkları, eşya attıkları şiddet içerikli bir sahne vardı ve daha sonra o bölüm üzerine çok eleştiri yapılmıştı. "Aşk 101" dizisinde de ağır çekimde çekilmiş fazla gereksiz bir kavga sahnesi var. Sonuçta dijital bir ortam bunun rahatlığını kullanmak istemişler ama lüzumsuz bir detaydı. Aslında, öğrencilerin argo konuşmalarını da göz önünde bulundurursak gençler için örnek teşkil etmediği hakkında dizi baya eleştiri alacak gibi duruyor. İdeal öğrenci profiline aykırı olmalarına rağmen bu karakterleri sevdim, hem oyunculuk hem de kast gayet güzeldi. Dizinin tabanına baktığımızda yine lise dizileri gibi bazı klişeler var tabii ama aradaki olayların dalgalanmaları farklılık katmış diyebilirim. Bakalım karantinadan ne zaman kurtulacağız da ikinci sezon çekilecek bilemiyorum ama evde oturduğunuz günleri değerlendirmeniz açısından diziyi izlemenizi tavsiye ederim yine de çok büyük bir beklentiye de girmemenizi öneririm. Herkese sağlıklı günler!

Yorumlar

Popüler Yayınlar