Hayat'a Dair

  Hayat, enine ve boyuna hiçbir matematiksel sisteme bağlı olmayan ve bir plandan yaratılamayacak kadar olanaksız; tamamen önünüze tepsiyle gelen süpriz bir öğün. Eğer, insanlık kavramı bir heykel olsaydı yontulurdu ve matematiksel oranlarla şekil alabilirdi. Aslında, insanlık dediğimiz kavram o kadar ucu açık ve derin bir kavram ki fiziksel görüntüden, mental sağlıktan, düşünce sistemimizden, organlarımızın işlevlerinden, beynimizin ve haraketlerimizin kombinasyonundan ve daha çeşitli kavramlardan yola çıkılarak anlatılabilir. Hayatı ve insanlığı anlatmak için alim olmaya gerek yoktur. Her insanın hayata bakışı farklı olduğundan kimsenin düşüncesi eleştirilemez ve kavramların gerçek anlamları belirlenemez. Örneğin; Felsefe'de bir şeyin varlığını sorguladığımızda o şeyin görüntüsünü, rengini ve şeklini kişi nasıl görüyorsa, o varlığın veya organizmanın anlamı o şekilde kabul edilir. Yani, kapının rengi bana göre kahverengiyse bir başkasına göre sarı olabilir ve karşımızdakine gerçeğin böyle olmadığını zorlayarak kabul ettiremeyiz. Kısacası, gerçekliğin aslında ne kadar geçersiz olduğunu görüyoruz ve kime göre neye göre değiştiğini sorgulamamıza gerek yok. Başkası'nın düşüncesi öyle kabul edilir ve yola devam edilir. Hayatımız boyunca ne öğreniyorsak veya ne deneyimliyorsak, onların sayesinde eski düşüncelerimiz evrim geçiriyor ve  yenileniyoruz. İşte bu sırada da insanlık ehlileşiyor ve gelişim her zaman insanı bir adım öne götürüyor. Gelişim derken teknolojinin sürekli gelişmesiyle insanlıktan çıkıp uzaylı gibi hayatımıza sosyal etkileşimden veya düşünce alışverişlerinden uzakta kalınmasından bahsetmiyorum.Bana göre gelişimin asıl amacı; davranışlarımızın, düşüncelerimizin gözlem yoluyla ve iletişim yoluyla öğrenilen yeni bilgiler sayesinde değişim kazanmasıdır. Zihni'nin oyunlarıyla sen kendini ne kadar değişmeyeceğim diye şartlarsan şartla; evrim ne kadar insanlığın kanunuysa, değişim de düşüncelerin ve gelişimin kanunu'dur.


Yorumlar

Popüler Yayınlar