Amélie


 Amélie filmini ilk izlediğimde lise sondaydım ve sonunda mutlulukla karışık üzüntüyle ağlamıştım. İlk defa mutlulukla üzüntüyü aynı anda hissetmiştim. Üzülmüştüm çünkü bu bir filmdi ve gerçek hayatta hiçbir zaman karşılaşamayacağımız kadar tesadüfleri boldu ve imkansızdı. Sevinmiştim çünkü filmin sonu çok güzeldi. Çocukluğunu yaşayamamış olan Amélie  , çevresindeki insanların hayatına farklılık katıyordu. Başkalarını mutlu etmekten büyük zevk alıyordu fakat kendi hayatındaki değişiklikleri başlatmaya bir türlü hazır hissetmiyordu. Belki de geçmişten kalan yara kabuklarının izleri, şimdiki hayatında karşılacağı güzelliklere engeldi fakat filmin sonunda onları kabul ederek hayatına devam edebilmeyi başarıyordu. İmkansız tesadüfler, hiçbir zaman gerçek hayatın bir parçası haline gelemezlerdi ama yara kabuklarının izlerini görmemeyi başarmak, kendi elimizde olan bir şeydi. Gerekli tek şey: Doğru zaman. Amelie kendini çok iyi tanıyordu  ve bu yüzden de doğru zamanı bekliyordu. Aslında, bu bir riskti fakat yapılması gereken en doğru hareket beklemekti. Sinema'ya yalnız başına gidip arkaya dönüp seyircileri izlemekten, filmlerde kimsenin fark edemediği ayrıntılara dikkat etmekten hoşlanıyordu. Bu alışkanlıklar sayesinde yaşlı bir ressamla arkadaşlık ederek adamın yalnızlığına çare, senelerce kocasından haber bekleyen bir kadının umudu, takıntılı bir adamın hastalığını yenmesi için aracı, kafeye gidip eski sevgilisinin geri dönmesi için bekleyen bir adamın farklı birini keşfetmesine yardımcı olmuştu. Başklarının fark edemediği şeyleri görebilmekle başladığı maceraya kendisini fark edebilen bir adamın onu bulmasıyla film son buluyordu.

Yorumlar

Popüler Yayınlar